Bırakma Kendini
Erkencecik uyursun
bir karaltı belirir ardından,
gider gece durmaksızın
durmaksızın yiter gece.
Gümüş sakallarından tel tel dökülürsün
alnımda, kavrulmuş bir yaşamdır kayboluşun
birden, yaş ağaçlar gibi bükülürsün.
Yürü ardına bile bakmadan
ama umursayarak,
bilirsin, gitmek bazen
geride kalanların rahatı içindir.
Nedendir bilmem sendeki bu sır
bir ormanda yürür gibi ayak uçlarıyla…
Tarihte sorguluyorum seni.
Hücre ve sürgünde
vakitsiz işkence odalarında
prangalarda buluyorum,
sıradan bir hastanenin en beter köşesinde bazen...
Oysa; kapağında çocukların gülümsediği
kalın bir kitabın satır aralarında,
altı çizilmiş bir cümlede buluşmak isterdim seninle
yani, henüz kurulmamış bir ülkenin başkentinde
belki bir deniz kenarında düşlerken yaşamayı
sorgusuz sualsiz, sırt sırta ölmek olurdu umudum.
Sen ki çamların eskittiği ağır akşamlara alışıksın.